Yıllar var ki hep aynı dilekleri tuttum ve kayan her yıldız da ısrar ettim hayata. Ama dileklerim kabul olmadı ve yıldızlı bir gece hiç olmadı. Vazgeçtim bende. Dua için elimi kaldıracaktım tamam kabul dedi. Yıldızlar kaymak için gözümün içine baktılar. Hadi dedi parlak bir yıldız. Dileğimi unuttum. Tanrı'm sen dileğimi dilenmemiş say.
13 Eylül 2011 Salı
İlk Ölüm
İlk defa ölümü hissettiğimde 15 yaşındaydım. En yakın arkadaşım intihar etmişti. Adı Ömer'di. Şubat ayıydı ve cenazesinde bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Sanki gökyüzü üzülmüştü Ömer'in gidişine ve boşaltıyordu içini bu şekilde rahatlıyordu. Çocukluğumuz aynı semtte geçmişti. Mahalle maçlarının vazgeçilmez ikilisiydik. Ömer sağ kanata ben sol kanata geçtik mi kimse durduramazdı bizi. Bir keresinde karşı takımın oyuncusu bacağıma bir tekme atmış ve bacağımı kırmıştı. O can acısıyla hatırladığım tek şey Ömer'in bana vuran çocuğu altına alıp yumruklayışıydı. Haftalarca ayağım alçıda kalmıştı. Top falan oynayamadım bir daha. Ben oynayamıyorum diye Ömer de bir daha hiç top oynamadı.
Aynı ilkokula gittik ve hep aynı sınıftaydık. 6. sınıfta sınıflarımızı değiştirdiler ve ilk defa o zaman ayrıldık. Ömer bunu kabul etmedi ve gidip müdüre:
-Ya beni de kankamla aynı sınıfa koyarsın yada okulu bırakırım. demişti.
Müdür bir şekilde ikna olmuştu ve Ömer'i bizim sınıfa yolladılar. Bir gün aşık oldum. Sınıftan bir kızdı. Sarışındı ve yeşil gözleri vardı. Kim görse aşık olurdu o kadar güzeldi. Adı Gamze'ydi. Ömer'e anlattım durumu.
-Aşık oldum ben Gamze'ye.dedim.
-Hadi hayırlısı kanka. dedi oda bana.
7. sınıfta Gamze'ye açıldım ona onu sevdiğimi söyledim. Oda bana karşı boş olmadığını söyledi ve sevgili olduk. Nisan ayıydı. Beni açılmam için Ömer cesaretlendirmişti. O gazla gitmiş ve kızı almıştım. Gamze'yle sevgili olunca Ömer'le eskisi gibi takılmadık. Anca akşamları bir saat kapı önünde konuşuyorduk. Onun dışında devamlı Gamze'yle birlikteydim ve mutluydum. İlkokulu bitirince yine bizim semtte olan Bayraklı Lisesine gittik. Ben,Gamze ve Ömer yine beraberdik. Artık Ömer'le hiç görüşmüyordum nerdeyse. Sabah akşam Gamze'yle beraberdim. Ömer'i hep üzgün görüyordum ama bir türlü gidip konuşamıyordum. Nedense hep birşeyler çıkıyordu.
İntihar ettiği gecenin gündüzü okuldaydık yine. Yanıma geldi.
-Kanka. dedi.
-Söyle kanka. dedim.
-Bunu al. diyerek elime bir kağıt verdi. Bunu al ve akşam oku. Ama akşama kadar bekle kanka. Bu çok önemli. dedi.
-Hayırdır kanka bir durum mu var? dedim.
-Yok birşey. dedi ve gitti.
Okuldan sonra yine Gamze'yle beraber dolandık, sahile gittik. Her zaman ki şeylerdi işte. Sonra eve gittim akşam üstü. Gece geç saatte geldi aklıma Ömer'in verdiği o kağıt. Açtım ve okumaya başladım:
"Bu şekilde olmasını hiç istemezdim kanka. Gamze'yi gerçekten sevdiğini biliyordum. Ogün gelip Gamze'den hoşlanıyorum demeseydin ben sana aynı şeyi söyleyecektim. Ama sen benden önce davrandın. Bana da bunu kabullenmek düştü. Delikanlı adamız sonuçta. Kankamızın sevdiği kıza sulanmayız sulananı da affetmeyiz. Ama olmadı kanka. Ben sizi devamlı o şekilde görünce dayanamıyordum. Sol yanım diyorlar ya işte oram çok acıyordu be geceleri. Sonra uzaklaştın iyice bende. Senin benden uzaklaşman mıydı yoksa hala Gamze'ye karşı boş olmamam mı bunu yapmamın nedeni bilmiyorum. Belki her ikisi de. Ama yapamıyordum kanka. Zaten dünya benim için bir tuvalet deliğinden farksızdı bide sen gidince iyice yalnız kaldım. Üstelik birde benim sevdiğim kızla gidince yaşamanın bir anlamı kalmadı ki. Kanka biliyorum şimdi bana çok kızacaksın. Bunu yaptığım için beni affetmeyeceksin belki de. Ama yapamıyorum kanka. Seni Gamze'yle görmeye dayanamıyorum ve bu yüzden kendimden utanıyorum. Bu utançla senin yüzüne bakamam daha fazla. Lütfen bana fazla kızma. Gamze'ye de iyi bak kanka. Sakın ben gittim diye kızı terk etme onu suçlama. Onun bir suçu yok çünkü. Benim varlığımdan bile habersiz kız. Affet kanka beni. Sen benim en kral arkadaşımdın ama ben buna layık olamadım. Hoşçakal. Umarım Gamze'yle sonsuza dek mutlu olursun."
Yazı biter bitmez Ömer'in evine koştum. Evinin önünde ambulans vardı. Herkes ne olduğunu merak etmiş evin önüne toplanmışlardı. Kalabalığı açtım ve eve girdim. Ömer'in annesi Nazife teyze ağlıyordu. Babası Hakan amca ise bir köşeye çökmüş acı içinde sigara içiyordu. Ne oldu diye soramadım ikisine de. Gelen sağlık görevlilerine sordum. Ömer o gece bileklerini jiletle kesip intihar etmişti. Evdekilere ise "Beni affedin" yazan bir not bırakmıştı sadece. Ölmüştü Ömer. Artık yoktu.
Cenazesine fazla katılan olmamıştı. Akrabalarıydı hep gelenler. Birde ben ve Gamze. Gamze çok ağlıyordu. Neden o kadar ağladığını sormadım. Çokta önemi yoktu zaten. Ömer gittikten sonra hiç birşeyin önemi yoktu. sırılsıklam olmuştum ama içimde bir yangın vardı sanki. Pişmandım verdiği kağıdı o an okumadığım için. zamanı geriye almak istiyordum ama beceremiyordum. Beni de al o zaman diye yalvardım Tanrı'ya ama olmadı. İntihar edecek kadar da cesur değildim zaten.
Ertesi gün zar zor okula gittim. Baktım Gamze gelmemişti. Ömer'in oturduğu sıranın üstüne çiçekler koymuşlardı ve Ömer'in kocaman bir resmini. İlk dersi Tarih hocası geldi ve Ömer'in ölümüyle ilgili birşeyler zırvalayıp gitti. Üçüncü derse kadar dayanabildim o manzaraya. Fizik hocası gelip Ömer hakkında birşeyler söylemeye kalkınca dayanamadım ve ayağa kalktım:
-Hepiniz sahtekarsınız be. dedim. Kaçınız tanıyordu lan Ömer'i. Oturduğu sırayı gösterdim. Bu ne lan böyle. İbne miydi oğlum Ömer masasına çiçek koymuşsunuz. Sevmezdi o böyle şeyleri. Konuşma sende hoca. Tanıyor muydun sanki Ömer'i. Seninle Ömer'in notu düşük yükseltin diye konuşmaya geldiğimde bir saat Ömer'in kim olduğunu hatırlayın diye anlattım size. Ömer'i ne kadar tanıyorsunuz da onun hakkında atıp tutuyorsunuz ki? Hepinizin canı cehenneme.
Diyerek terk ettim sınıfı. Aylarca sakal traşı olamadım. Elime traş bıçağını alamadım. Her seferinde Ömer'i hatırladım. Gamze'yle bırakmadık birbirimizi. Ona karşı hiç birşey hissetmiyordum. Sadece Ömer istedi diye beraberdim...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder