17 Ocak 2019 Perşembe

Geçmiş, Şimdi ve Gelecek




Otuz iki yaşında annemle yaşıyordum. Alsancak'ta bir gece kulübünde barman olarak çalışıyordum. Sabaha karşı saat 05:00 gibi eve gelmiştim. Annem uyuyordu. Odamın kapısını açıp içeri girdim. Çantamı duvar dibine bırakıp kapıyı kapattım. Yatağımın üzerine oturdum. Oturunca farkettim epey yorulmuştum. Kendimi yatağa bıraktım. Ayaklarım yerde gövdem yataktaydı. Ne kadar zaman geçti tam olarak bilmiyorum ama uyuya kalmışım. Birinin beni dürtmesiyle uyandım.
Gözlerimi açtığımda başucumda on bir yaşlarında bir çocuk vardı. Doğruldum hemen yataktan ve "kimsin sen?" diye sordum.
- Beni nasıl unutursun? İnsan çocukluğunu unutur mu hiç?
Gözlerimi ovuşturdum ve daha dikkatli baktım. Doğru söylüyordu benim çocukluğumdu karşımda duran. Dona kaldım öylece. Ne diyeceğimi nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki? "Behzat Ç. mi lan bu?" dedim kendi kendime. Sonra bir rüya olacağı geldi aklıma ve olayları akışına bırakmaya karar verdim. Nasıl olsa biraz sonra uyanacaktım.
- Tamam tamam hatırladım. Uyku sersemi çıkaramadım ilk başta. Eee anlat bakalım ne arıyorsun burada sen?
- Merak ettim o yüzden geldim.
- Neyi merak ettin? İlerde nasıl bir mal olacağını görmek için mi geldin?
- Nasıl yani?
Boş boş yüzüme bakıyordu. Boş boş bakması gereken bendim aslında. Sonuçta o benim hayatıma girmişti aniden. Sormak istediklerini sorsun cevaplayayım da siktirsin gitsin dedim içimden. Zaten kendimle yaşamak zorundayım geberene kadar bir de çocukluğumu çekemem hiç.
- Neyse sen sor hadi soracaklarını. Neyi merak ediyorsun bakalım?
- Pilot olmak istiyordum ben olabildim mi? Yani olabildik mi?
Ulen böyle soru mu olur? Hiç pilota benzer bir halim var mı benim? Neyse sakin sakin cevap vereyim ilerde birde bu yüzden travma yaşamayalım.
- Yok olamadık pilot falan. Götü göbeği büyütünce almadılar tabi askeriyeye bizi. Gerçi iyi oldu kafayı iyice yerdik biz askeriyede.
- Kafayı mı yedik biz?
- Yok be oğlum lafın gelişi diyorum ya. ( Ulen günde sekiz tane anti depresan atıyorum ayakta kalabilmek için. Daha ne kadar kafayı yiyeceğim acaba?)
-Tiyatrocu mu olduk peki?
- Valla bir ara olduk aslında yalan yok. Bir kaç sene yaptık hatta. Sonra işler pek iyi gitmedi. Para gerekti başka iş yapmaya başladık o yüzden. (Çok zevkliydi aslında o yıllar be. Ama işin içinde ben olunca o işi de elime yüzüme bulaştırdım.)
- Ne iş yapıyoruz peki?
- Barman olduk. Bol bol kokteyl yapıyoruz. (Alkolik olduğumuzu söylemeyeyim şimdi hiç belki bu ilerde alkole başlamaz.)
- İyi para kazanıyor muyuz bari?
- Kirayı faturaları ödüyoruz işte. Ay sonuna kadar rahat götürüyor bizi aldığımız para. İdare eder işte. (Ne idare eder AMK. Ay sonunu bile getiremiyorum.)
- Evimiz olmadı yani.
- Bu da ev oğlum işte. Kirasını ödediğimiz sürece bizim sayılır demi. (Hiçbir bokta sayılmaz. Kirasını ödüyorsun senin değil işte. Ne kandırıyorsun çocuğu.)
- Evlendik mi peki?
- Yok evlenmedik henüz.
- Peki kız arkadaş?
- O da yok.(Ot gibi yaşıyoruz işte neyi soruyorsun hala. Var yada yok sana ne faydası dokunacak.)
- Anladım.
Yüzü düştü. Gözleri doldu. Geldiğinden beri ilk defa o kadar umutsuz görünüyordu. On bir yaşında çocuğu bile idare edemiyorsun. Bok vardı doğruları söyledin. Yalan söyle nereden bilecek ki?
-Üzülme hemen ya. Bu benim hayatım sen ders al işte. Benim şu an olduğum kişi olma. Bu tamamen senin elinde. Belki buraya gelme nedenin de budur. Beni görüp benim gibi olmaman. İsteyeceğin son şey benim gibi olmak çünkü. Barman olmak havalı bir şey değil senin aklını çelmesin sakın.
-Doğru söylüyor olabilirsin. Bu hayatta olmak isteyeceğim en son kişisin hatta sen.
Başını kaldırıp bana baktı. Gözlerinde acıma vardı. Şu an bile aklımda o acıyarak bana bakan çocuk. Resmen geçmişim tarafından aşağılanmıştım. Haklıydı aslında. Acınacak halde olabilirdim. Ama bir şeyleri değiştirmeye gücüm kalmamıştı artık.
Gözlerimi açtığımda artık sabah olmuştu. Saate baktım, daha erkendi. Kafamı yastığa gömdüm ve uyumaya devam ettim.

3 Ocak 2019 Perşembe

Bilekleri Kesmek Mi Hayalleri Kesmek Mi?




Uzun ve yorucu bir gün geçirmişti iş yerinde. Eve geldiğinde ayakta duracak hali kalmamıştı. Anahtarıyla ağır ağır kapısını açtı. İçeri girip ayakkabılarını çıkardı. Ayaklarını sürükleyerek odasına gitti. Paltosunu çıkardı ve yatağının üzerine attı. Bir süre boş boş yatağına baktı. Sonra oturdu yatağının ucuna. Hiçbir şey yapmadan bekledi o karanlıkta dakikalarca. Sonra bilgisayarını açtı ve çok kısa bir şeyler yazdı. Yine ayaklarını sürükleyerek banyoya gitti. Küvetin giderini kapattı ve çeşmeyi açtı. İstediği sıcaklığı ayarlayıp mutfağa gitti. Dolabı açtı ve hiçbir şey yapmadan anlamsız bir şekilde baktı dolabının içine. Dolabının kapısını kapatıp raftan bir bardak aldı. Damacanadan su doldurdu ve yavaş yavaş içmeye başladı.
Banyonun kapısının önünde kıyafetlerini çıkardı. Yanına havlu almadı onun yerine bir adet sigara, çakmak ve jilet aldı. Küvet yarısına kadar dolmuştu, suyu kapattı. Yavaşça küvete yerleşti. Hiç acelesi yok gibiydi. Sanki bütün zamanlar kendisine aitmiş gibi davranıyordu.
Kafasını arkaya atmış gözleri kapalı bekliyordu suyun içinde. Sanki hayatını değiştirecek o mucizevi anın gelmesini bekler gibiydi. Fakat hiçbir şey olmadı. O mucizevi an bu an değildi. Tek sıkıntı o mucizevi ana şu an ihtiyacı olmasıydı. Ya şimdi ya hiç.
Hiçbir şey olmayacağını anladığı an gözlerini birden açtı. Sağında duran jileti aldı ve sol bileğine götürdü. Eli titriyordu. Bunu ne kadar yapmak istese de bir yanı hala hayatta kalmak istiyordu çünkü. Hayatta kalmak isteyen yanını susturdu ve sol bileğine diklemesine derin bir kesik attı. Canı çok yanmıştı ama durmadı. Bu sefer jileti sol eline alıp sağ bileğini aynı şekilde kesti. Sonra jileti yere bıraktı. Bileğinden kanlar akarken sağ tarafında duran sigarasını aldı ve çakmağıyla onu yaktı. Derin bir nefes çekti içine. Küvetteki o berrak suyun hızlıca kırmızı rengi almasını izledi. Sigaranın yarısına geldiğinde sanki küvette sadece kan varmış gibiydi. Kıpkırmızı kanın içinde uzanıyordu.Sigarayı artık parmakları tutamıyordu. Son bir nefes aldı sigarasından ve sigarayı kanlı suyun içine tükürdü.
Uykusu gelmişti. Göz kapakları ağırlaşıyordu. Gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Aklına "Bilek kesmek hikaye sen hiç hayallerini kestin m?" diyen kişi geldi. Hayallerini kesmeye gerçekten hiç benzemiyordu bu bilek kesme işi. Hayalini kesip yola başka bir hayalle devam edebilirdin ama bilek kesmek işin sonuydu. Bu saatten sonra bir devam yoktu. Nefes alışverişi iyice zayıfladı, gözleri kapanmak üzereydi. Son bir kez daha baktı kanlı suya, hafif bir tebessüm yerleşti suratına. Daha fazla açık tutamadı gözlerini. Gözleri kapandı, solunumu durdu, kalbi durdu.
Son gördüğü kendi kanıyla boyadığı suyuydu. Bilgisayarında ise bir Word sayfası açıktı. Sadece iki kelime yazılıydı sayfada. Veda mektubu sadece iki kelime olmuştu. Hayattayken çok konuşmayı sevmediği gibi ölürken bile konuşmamıştı. Sayfada yazılı olan iki kelime şöyleydi;

PES EDİYORUM.