30 Ağustos 2015 Pazar

Paralel Evrenler




   Paralel evrenlere inanmanın en iyi tarafı "Hiç olmazsa birin de mutluyum" diyebilmek. Daha da iyi tarafı "Başka bir evren de birlikte mutluyuz" diyebilmek.
   Çizgi romanlar ve Einstein bana paralel evrenlere inanmayı öğretti. İyi ki de öğrettiler. Çizgi romanlarla beş yaşındayken tanıştım. Okuma bilmiyordum resimlerden çözerdim hikayeyi. Tabi paralel evren muhabbetini yıllar yıllar sonra öğrendim. İyi ki öğrendim. İyi ki gazeteler ben beş yaşındayken çizgi roman hediye etti. Şu an yirmi beş yaşındayım ve her çizgi roman alışım da aynı heyecanı yaşıyorum. Neyse konumuz çizgi roman değil paralel evren.
    Başka bir paralel evren de O'nun yerine beni seçmiş olabilirsin. Belki de beni seçtiğin için daha mutlu olursun. İkimiz de mutlu olabiliriz böylece.
   Belki de başka bir paralel evren de hiç karşılaşmadık. Sen yada ben hiç uğramadık buraya.
   Bir başka paralel evrende ise ben zaten hiç olmamışım. Çocukken bir hastalık geçirmişim yada babam olacak adam İzmir'e hiç gelmemiş, annemle tanışmamız ben de hiç varolmamışım.
   Niye bunları söylüyorum biliyor musun? Çünkü her ne kadar inancım yok desem de bunlara inanmaya ihtiyacım var. Belki de bunlar ayakta tutuyordur beni. Bir kara delik bulsam hiç düşünmeden atlarım içine bu nedenlerden dolayı.
   Belki de yanılıyorumdur. Belki de hiçbir paralel evren yoktur yada diğer milyonlarca paralel evrende de bir arada değilizdir. Hiç bir araya gelememişizdir. Hiç karşılaşmamışızdır. Bu evrende olduğu gibi diğer evrenlerde de mutsuzluktan geberiyorumdur.
   İnandığım şeyler de bir yerden sonra canımı yakmaya başlıyor.

16 Ağustos 2015 Pazar

Albay'a Açık Mektup



Merhabalar Albay'ım. Evet artık ben de size yazmaya karar verdim. Yazmak hep daha kolay oldu benim için. Hikmet gibi çok konuşamazdım ben zaten. Konuşmak bir insana ancak bu kadar yakışmazdı. Ben de o yüzden sustum ve yazdım Albay'ım.
Hikmet 'Benim de sevmeye hakkım yok mu?' diye sorduğun da yok demiştiniz. Peki ben Albay'ım, benim de mi sevmeye hakkım yok? Tabi ki yok. Benim ki de soru işte. Kusuruma bakmayın Albay'ım. Sevmeyi bilmiyorum her halde ben. Çünkü sadece sevmek yetmez, insan sevilmekte istiyor. Ve ben sevilmeyeli çok oldu Albay'ım.
Mektuplar yazdım beni sevsinler diye. Ama olmadı. Beni değil mektubumu sevdiler daha çok. Bir kağıt parçası kadar değerim yokmuş. İnsanın zoruna gidiyor Albay'ım. "Oğlum Uğur kağıt bile bir işe yarıyor, sen ne işe yararsın?" diyebilirsiniz. Haklısınız Albay'ım. Kağıt kadar ederim yok şu hayatta.
Olmayan bir şeyler var. Kimi sevsem, kime dokunsam zarar veriyorum. Benim sevgim iltihaplı. Hikmet'in o meşhur sözü haftalardır kulaklarım da; "Bilge beni ne yapsın?" Hatta beni kim ne yapsın Albay'ım?
İnsanların yüzlerini değil sırtlarını tanıyorum artık. Çünkü hepsinin gidişini uzun uzun izledim ve hiçbiri arkasına dönüp bakmadı. İnsanların yüzlerini görmeyi özledim Albay'ım.