22 Ekim 2011 Cumartesi

İdeali Yazılarda Bulmak


İdeal olmayan herşey hayatımızın içine eder. Misal ideal olmayan bir tuvalet kağıdını düşünelim. Yumuşaklıktan nasibini almamış mukavva gibi sert bir tuvalet kağıdı. Bu tüvalet kağıdını kullandığınız da o narin totoşunuz tahriş olur. Sizin totoşunuz için ideal değildir çünkü. "Ne yapalım yani ideal olanı bulana kadar totoşumuz tahriş mi olsun?" diye sorabilirsiniz. Olsun ne olacak ki sanki. Bütün icatlar ilk seferinde mi çıkıyor Allah aşkınıza.
Eşinizi yada erkek arkadaşınızı  ele alalım o zaman. Siz narinsiniz, karşınızdaki insandan iltifat bekliyorsunuz. Çünkü bir bayansınız. Ama karşınızda sizin tam tersiniz bir ayı oturmakta. Beyaz atleti ve çizgili pijamasıyla kumanda elinde koltuğa yayılmış oturuyor ve size emirler yağdırıyor. Bu ayının neresi ideal ya. Sizi yerden yere vuran (şiddet olarak değil kültür olarak. Daha şiidete gelmedik.), ilkokul mezunu olduğu halde sizi aşağılamaya çalışan ama aynaya hiç bakmayan bu adam mı uygun eş. Gerçi bunlardan hoşlananların sayısı da azımsanamayacak kadar çoklar. Bu tip kadınlar için ideal ama biz normal insanlardan bahsediyoruz.
Erkek arkadaşınızla sokakta yürüyorsunuz. Ama erkek arkadaşınız o kadar abaza birşey ki gördüğü her mini etekli kıza yiyilecek bir hamburgermiş gözüyle bakıyor. Böyle erkek arkadaş mı olur ya? Gerçek Kesit programındaki fantezi kurbanı adam gibi aynı.
Elektronik ürünlerde devamlı bir yenilenme vardır. Bugün aldığınız eşya yarın eski model olur. Son model bir telefon aldığınız da iki gün sonra yeni modeli çıkınca elinizdeki telefon size ideal gelmez. İdeal insanı aramak cenneti giden kestirme bir yolu aramak gibidir aynı. Öyle bir yol olmadığını bilirsin ama yinede ararsın. İşte ideal insan da aynı şekilde arasanda bulamazsın. Çünkü yarın ne olacağını bilmiyorsun. Bugün senin için ideal olan erkek evlenince senin zebanin olabilir. Yada senin için ideal kadınla evlendiğinde aslında senin için ideal olmadığını sadece para yiyen bir makina olduğunu fark edebilirsin. İnsanlar değişmez tezi yanlıştır. İnsanlar istedikleri şeyi elde edene kadar değişik görünürler, elde ettiklerinde ise eski benliklerine geri dönerler. Bir dergideki ideal insan başlığı altındaki yazıyı okuyup işte gerçekten ideal insan bu diyebilirsiniz. Ama dergiler sadece hangi özelliklerinin olması gerektiğini söyler sana o kişiyi bulacağın yeri söylemez. İdeal kişiyi aramaya başladan önce kendini ele almalısın. Sen ideal bir insan mısın? İdeal bir eş misin? İdeal bir arkadaş mısın? İdeal bir çocuk musun? Önce kendini ideal yapman lazım. Sen ideal olmaya çalışmalısın önce. Yoksa ideal insanı sadece yazılarda bulursun...

21 Ekim 2011 Cuma

Yine Gençler Öldü...

Sex ve Cenaze


Masanın üstünden Marlbora Light paketini alıp bir sigara yaktı. Saat daha sabah 06:00'dı. Sigara bağımlısı değildi ama hergün iki tane içerdi. Kimse çözememişti ondaki bu tiryakiliği. İlk sigarayı sabah kalkar kalkmaz yatağından çıkmadan yakardı. İkincisini ise gene akşam yatmadan önce yatağına oturur ve içerdi. Onun için yatak sigara içmek, uyumak ve sevişmek içindi. Seviştikten sonra sigara yakmazdı yakanlardan da pek hoşlanmazdı. Sexten sonra kız eğer sigara içiyorsa onunla bir daha görüşmezdi.
Babadan zengin olan tiplerdendi. Cebinde limitsiz kredi kartları, altında son model arabası, lüks bir evi vardı. Yakışıklı da sayılırdı çevresindeki milyonlarca erkeğin içinde. Zaten yakışıklı olmaması da fark etmezdi. O kadar parayla mutlaka bir kızı yatağa atabilirdi her gece. Zengindi ama birşeyler hep eksikti onun için. Neyin eksik olduğunu hiç bulamadı. Bu eksikliği kızlarla sevişerek gidermeye çalıştı ilk başlarda ama bir işe yaramadı. Sevişmekte zevk vermiyordu zaten artık. "Denemediğim bir fantazi kalmış mıydı acaba?" Sabahın bu saatinde yatağında oturmuş sigarasını içerken bunu düşünüyordu. "Acınak haldeyim" dedi ve sigarasından son bir nefes alıp ağzına kadar sigara izmarti olan küllüğe bastı sigarasını.
Bolkana çıkıp temiz hava almak istedi ama önce bir kahve yapmalıydı kendine. Yine alkolü çok kaçırmış gece neler olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. "Yatakta yatan kızın adı neydi acaba?" Hatırlamamakta haklıydı. İçmek konusunda gayet başarılıydı. Kusmadan temiz içerdi ama sabahında hiç birşey hatırlamazdı. Mutfağa gidip bir fincana kahve doldurdu. Ama ondan önce bir aspirin attı ağzına bir yudum kahve yardımıyla yuttu onu. Zengindi ama ilaçlardan ve doktorlardan nefret ederdi. Bunun için herhangi bir yerden alabileceği bir aspirini tercih ediyordu.
Balkona çıktı. Soğuk yüzüne çarpmış ve onu kendisine getirmişti. Hafiften kar yapıyordu. Sokaklar bembeyaz olmuştu. Şubat ayında Ankara hep böyledir. Hep bembeyaz. Birden annesinin sözlerini hatırladı: "her kar ve yağmur yağdığında o her kar tanesini ve yağmur damlasını bir melek indirirmiş yer yüzüne. Hiç biri birbirine değmezmiş o meleklerin ve aynı melek ikinci bir kar tanesini yada yağmur damlasını alamazmış. Onun için her yağmur ve kar yağdığında dua et. Melekler seni duyar emin ol." Bir hüzün kapladı içini. 2 yıl önce kaybetmişti çünkü annesini. Annesinin öldüğünü söylemek için aradıklarında saat gece 02:00 civarıydı. Evindeydi ve bir kızın üstünde debelenmekteydi. Telefonu açıp o kötü haberi duyunca şok olmuştu. Böyle birşeyi beklemiyordu. Annesini en son 8 ay önce görmüştü. O zaman bile doğru düzgün konuşmamıştı onunla. Zevk çığlıkları atan kızın sesini duyunca babası kızmış hüznün yerine oğluna olan öfkesi almıştı. "Allah belanı versin" diyerek kapatmıştı telefonu babası. O günden sonra düzelmedi. Babası konuşmak istemedi bir daha onunla. Sadece kredi kartlarını ödüyordu, oda dışardan birisi laf etmesin diye. "Kendi paranın içinde yüzerken oğlu aç yaşıyor" demesinler diyeydi. Bütün ilişkileri bu kadardı.
Kahvesinden büyük bir yudum aldı. Oturduğu 8. katın balkonundan aşağı baktı. "Atlasam acaba bir melek tutar mıydı ki beni? Hiç sanmıyorum." Bir sigara daha yakma gereği duydu. Duygulanınca içtiği sigara sayısı artardı. Buda nadiren olan birşeydi. İşte o nadir anlardan biriydi buda. Paketteki son 3 tek sigarayı arka arkaya içti. Saat 07:00 olmuştu. Bir yatakta yatan kıza, bir camdaki kendi yansımasına, bir de balkondan aşağı baktı. "Kesin ölürüm atlasam." Ölünce düzelip düzelmeyeceğini bilmiyordu hiç. O an sadece aklından ölmek geçiyordu. "Sex, sigara, alkol, para, ev... Hepsinin canı cehenneme" dedi sesli bir şekilde ve atladı balkondan aşağıya.
Atladığı anda kafasını sert bir şekilde çarparak ölmüştü. Babasına haber verildi. Cenaze ayarlandı "Öğlen namazına mütakiben" dedi imam. Cenazeye babası katılmadı. O kadar nefret ediyordu çünkü öz oğlundan. Sadece bir kaç arkadaşı. Onlarda ayıp olmasın diye gelmişlerdi. Sanki ölüye nasıl ayıp olacaksa. Hayatı sex ve alkol üzerine kuruluydu. Ölümüne üzülen olmadı hatta babası içten içe sevinmişti bile. Ama bunu kimseye söyleyemedi...