2 Aralık 2011 Cuma

Hiç


Bilgisayarının başına oturdu  ve boş bir Word sayfası açtı. Yeni kitabına başlamak istiyordu artık. Ama o ilk cümleyi bulamadı. Yeni kitabına nasıl başlayacağını bulamadı. Bilgisayarın başında sabahlamıştı ve hala açtığı boş sayfa ona bakıyordu. Yazmak istiyordu ama ne yazacağını bilmiyordu. Çocukluğundan beri babasının söylediği 'en kötü karar bile kararsızlıktan iyidir' sözünü kendine bir yaşam tarzı olarak belirlemişti. Bunun için kararsızlığı sevmezdi. Kötü bile olsa mutlaka karar verirdi her zaman. Ama bu sefer yapamıyordu. Onlarca kitabı vardı onlarca yabancı çevrilmişti en çok satanlar listesine girmişti yazdığı çoğu kitabı ama bu sefer yazamıyordu. "İlham meleğim beni terk etti." diye düşündü bir an. Kitaplarındaki dünyada yaşardı çoğu zaman. Kendi yazdıklarına inanırdı. Pek fazla arkadaşının olmamasının sebebini de buna bağlardı. Herkes gibi sıradan olmadığı için yalnız olduğunu düşünürdü. 42 yaşındaydı ama halen daha doğru düzgün bir kız arkadaşı olmamıştı. Fanlarından bir iki kızla görüşmüştü ama görüşmeler o kadar kötü geçmişti ki bundan çabuk vazgeçmişti.
Yazdığı kitaplar da aşık vampirler kıskanç kurt adamlar yada sihir okulları yoktu. Yazdıkları daha çok doğa üstü olan ama herkesin kabul ettiği şeylerdi. Örnek verecek olursak "Supernatural" gibi diyebilirdik kitaplarına. Seri bir kitap yapıyordu. İlk 6 cildi bitmişti ve hala devam ediyordu. Eğer yazabilirse devam edecekti tabi. Okuyucuları bu kitabı 3 yıldır bekliyordu. Hiç bu kadar bekletmemişti bu seride okuyucularını. 1,5 bilemedin 2 yılda bitirirdi kitabını. Bu serisine isim bulmakta çok zorlanmıştı. Çoğu seri gibi baş karakterin adını koymayı düşünmüştü bir ara ama bunun çok banel olduğunu düşünüp vazgeçmişti. Çekici bir isim olmasını istiyordu kitabının adı merak uyandırmalıydı okuyucu da. Uzun düşünmelerden sonra kitabına bir isim bulmuştu. Kitabın adı "HİÇ" ti. Kitabı yayınevine götürdüğünde basmak için çokta hevesli değillerdi. Adı Hiç olan bir kitabı kim okumak isterdi ki. Ama yayınevinin düşündüğü gibi olmadı. Hiç çok fazla okundu ve devamları geldi.
Kitabın sadece kapak resmi değişiyordu. Her kitabın kapağında ise "Hiç'in Devamı" yazıyordu. Basit bir kitap adıyla büyük başarılar yakalamıştı.
Ama mutlu değildi. Koca evde tek başına yaşamaktan sıkılmıştı. Arkadaşsız ve aile sıcaklığından uzak bir ev. Çok fazla çekici gelmiyordu bu ona. Yaşadıkça Hiç'in devamının gelmesi gerektiğini düşündü. Ama o 6. kitaptan sonra tıkanmış tek bir cümle bile yazamamıştı. Bunu daha fazla sürdüremeyeceğini düşündü. 'Hiç yazmamış olsaydım hayatım daha mı farklı olurdu acaba?' diye sordu kendine. Cevabını verenediği bir soru daha türemişti. O an hayatının Hiç, cevapsız sorular ve yalnızlıkla dolu olduğunu fark etti. Yazdığı kitabın esiri olmuştu. Kurtulamıyordu sanki bu Hiçlikten. Hiç'in içine esir olmuş gibiydi. Bu düşünce onu deli etmeye yetmişti. "Bu Hiç'i başlatan bensem bitiren de ben olmalıyım." dedi. Masasının çekmecesinden altı patları çıkardı. "Bu çok saçma. Seni yaratan bendim ve ben bitireceğim seni. Sen beni bitiremeyeceksin." dedi boş ekran sayfasına bakıp. Hiç tereddüt etmeden kafasına dayadığı silahın tetiğini çekti. O an oracıkta öldü. Yazdığı kitaba paranoyaklık derecesinde bağlanmıştı. Bu intiharın sebebini kimse anlayamadı. Ertesi gün gazete manşetlerinde ki haber ise tam bir trajikomiklikti.
"ÜNLÜ YAZAR BİR HİÇ UĞRUNA ÖLDÜ!!!"