19 Eylül 2014 Cuma

Kapıların da Dili Vardır


Öyle çok içmiştim ki zaman kavramımı yitirmiştim. Saat ve zaman umurumda olmadan gidip dayandım kapısına. Bir  kaç yumruk darbesinden sonra açtı  kapıyı. Uykusundan uyandırmıştım onu. Uyku sersemiydi. Öyle güzel görünüyordu ki insan tekrar tekrar sevesi geliyordu. Ama o beni sevmiyordu. Bir zamanlar sevmişti ama artık o zamanlar çok geride kalmıştı. 
-Saat kaç? diye sordu.
Bilmiyorum diyemedim. Hiçbir şey diyemedim. Sarhoştum ve tamamen salak gibi görünüyordum.
-Ne işin var burda? cevap veremeyeceğim ne kadar soru varsa soruyordu.
-Konuşmayacaksan kapıyı kapatıyorum. dedi en son.
-Gitme! diyebildim son gücümle. O hep o kapının önünde dursa öyle uykulu gözlerle bende onu izlesem günlerce. Ama  olmazdı. 
-Konuş o halde.
-Beni niye sevmedin Gökçe?
Cevap verilemeyecek sorular sorma sırası bana gelmişti anlaşılan.
-Çok sarhoşsun sonra konuşalım. dedi ama onu duymamış gibiydim.
-Niye? dedim tekrar. O kadar kötü biri miyim ben? Sevilmeyi haketmiyor muyum bende diğer insanlar gibi?
-Öyle değil. Sen böyle yapınca çok üzülüyorum ben. Bak yarın daha sakin kafayla konuşuruz olmaz mı? Geç oldu hadi evine git sende.
-Tamam ben giderim. Üzülme yeter ki sen. Rahatsız ettim gecenin bu saati kusura bakma.
Arkama bile bakmadan çıktım apartmandan. Yasaktan dolayı hiçbir tekelden alkol alamayacağımı bildiğimden bir parka oturup cebimdeki  sigara paketinden bir sigara yaktım. 
Saatten hala haberim yoktu ve umurumda da değildi. Uykulu gözlerle karşımda duruşu geldi aklıma. Beni sevmeyen birini seviyordum ve tamamen dibe batmış durumdaydım.