26 Mayıs 2013 Pazar

Acı Hissediyorum...



Şu an için duygularıma tercüman olan bir House videosu. Kendimi en çok benzettiğim kişidir.

23 Mayıs 2013 Perşembe

Açık Mektup



Ben konuşmayı pek beceremem bilirsin. Yazmak daha çok işime geliyor. Bunları yüzüne de söyleyebilmek isterdim ama gerek yok herhalde. Zaten bunu da okumayacağını bildiğim için yazıyorum. Kızgınım, aşırı kızgınım hemde. Ama daha çok üzgün ve kırgınım. Bu kadar kolay olmamalıydı sanki. Yani bu yaptığını tanımlayacak bir kelime yok sözlükler de.
Herkes gider herkes gidebilir hiç sorun değil ama sen nasıl gittin ya, beni bırakıp nasıl gittin? Seni seven birine "Başkası var" diyip gitmen ve üstelik bunu mesajla söylemen doğru muydu sence? Onca yaşanmış şeyin hiç mi hatırı yoktu? Yada hiç merak etmedin mi ben bu çocuğu terk ettim ne haldedir acaba diye? Sana en başında "Bensiz mutluysan hep öyle kal" dedim ama sen çok saçma dedin. Madem gidecektin niye geldin?
Ya ben ne yazacağımı da bilmiyorum açıkçası. Çok düşündüm seni arayıp ağzıma ne geliyorsa söylemeyi ama yapamadım. Kötü konuşmak bana yakışmazdı. Son mesajında vicdan azabı çekmek istemediğini söyledin, peki benim çektiğim acılar ne olacak? Onlar nasıl geçecek hiç düşündün mü? Tabi ki düşünmedin niye düşünesin mutlu olmakla meşguldün tamamen.
Hayatımda ilk defa adını bilmediğim, yüzünü görmediğim birini öldürmek istiyorum. İçimdeki karanlık ele geçiriyor sanırım beni. Evet biliyorum sen bu olanlar için de beni suçlayacaksın. Sana en fazla bir adım uzaktım ama sen o adımı hiç gelemedin diyeceksin. Bir adım uzağımda mı başka birine aşık oldun? Her şeyin yavaş yavaş olmasını isteyen o kız hangi ara başka birine aşık oldu? Aşk o kadar basit bir şey değildi hani? Hani sen bu kadar acımasız değildin ne oldu ne değişti? Neye üzüleyim ben şimdi söylediklerinin tam tersini yapmana mı yoksa beni yarı yolda bırakmış olmana mı? Gerçi o yola hiç beraber başlamadık ki diyebilirsin.
Bana bunu niye yaptın ki? En gizli anılarımı anlattım sana açtım kendimi ilk defa birine yıllar sonra. Mükafatı bu muydu?

21 Mayıs 2013 Salı

Ayrılık...



Kız ve oğlan ortak bir arkadaşları sayesinde tanışmışlardı. Kısa sürede devamlı konuşur hale geldiler. Çocuk Aydın da yaşıyordu kız ise Eskişehir de okuyordu. Kız tatiller de Aydın'a geliyor ve oğlanla buluşup sinemaya gidip vakit geçiriyorlardı. Ayrı olsalar bile aynı anda aynı filmi izleyip hep beraber oluyorlardı.
Oğlanın kronik ağrıları vardı. Doktorlar nedenini bilmiyordu ve ağrı kesiciler artık fayda etmiyordu. Oğlanın ağrılara katlanabilmesinin tek yolu kızın attığı mesajlardı.
Kız tatil için 1 haftalığına Aydın'a gelecekti. Yaklaşık 1 ay önce başlamışlardı plan yapmaya. Hangi filme gideceklerini oğlanla kaç gün vakit geçireceğini konuşuyorlardı. Hatta gelmesine 10 gün kala bile hala bunları konuşuyorlardı. Ama sonra kız, oğlanın attığı mesajlara cevap vermemeye başladı. Oğlanın sabah attığı mesaja gece cevap veriyor yada saatler sonra geri dönüş yapıyordu. Oğlan korkuyordu. Çünkü uzaktaydılar ve kız gönlünü başkasına kaptırmıştı olabilirdi. Korktuğu da olmuştu. Kız başkasına aşık olmuştu ve Aydın'a gelince bunu oğlana yüzyüze anlatmak istediğini söyledi. Oğlan yıkılmıştı. Çektiği acının tarifi yoktu, ağrıları şiddetlenmişti ve kendini hayattan soyutlamıştı.
O malum gün geldi ve kızla oğlan buluştu. İki yabancı gibiydiler. El sıkışıp bir cafeye oturdular. Kız:
-Ben gerçekten çok üzgünüm asla böyle olsun istemezdim seni üzmeyi istemedim hiç.
-Neden yaptın o zaman bunu. Tamam mükemmel biri değilim ama bekleyebilirdin beni. Ben tüm kalbimle sevmiştim seni.
-Lütfen böyle yapma zaten vicdan azabı çekiyorum daha fazla arttırma bunu.
-Vicdan azabı çekiyorsun öyle mi? Peki benim çektiğim acılar ne olacak? O acılar nasıl geçecek? Sen bir başkasıyla mutluyken ve ben bunu biliyorken nasıl iyi oalcağım peki?
Kız susmuştu. Oğlan bir cevap bekliyordu gibiydi ama kız hiç bir şey demedi. Kız konuşmayınca oğlan devam etti:
-Neden bana bunu söyle lütfen. Gerçekten hakettim mi ben bunu? Birinin hayatına girip onun her şeyi olduktan sonra çekip gitmek bu kadar kolay mı? Bir şey söyle.
-Ne söylememi bekliyorsun? Ne demem seni rahatlatabilir ki? Kızgınlığını ne yok edebilir?
-Sen yanlış anladın beni. Kızgın değilim ben kırgınım. Hem de çok kırgınım. Bilmiyorum belki haklısındır benim yerime o lavuğu seçtiğin için kızgınımdır. Görmediğim adını bile bilmediğim birinden nefret ediyorum ve onu öldürmek istiyorum.
Kız çantasından bir poşet çıkarıp masaya koydu ve oğlana doğru uzattı:
-Kitaplarını getirdim ben. Ayrıca filmlerini.
-Buraya bunları vermek için mi geldin? Bunları verip aramızdaki tüm ilişkiyi bitirmek için mi?
-Evet onun için geldim ve şimdi de gidiyorum. Hoşçakal ve kendine iyi bak.
Kız masadan kalktı ve arkasına bile bakmadan uzaklaştı ordan. Oğlan arkasından baktı kızın. Gözden kaybolana kadar baktı. Biliyordu çünkü bu onu son görüşüydü...