17 Eylül 2018 Pazartesi

Kül Olan Umutlar




Aslında abim aradığında biraz şaşırmıştım. Son görüşmemizde büyük bir kavga etmiştik. Tam altı ay önceydi. Hiçbir şey olmamış gibi konuşuyordu telefonda. Sesi çok heyecanlı geliyordu. Bana anlatması gereken önemli bir konu olduğunu ve hemen buluşmamız gerektiğini söylüyordu. Hiç istemesem de kabul ettim buluşma teklifini. "Harika bir saat içinde 645'te ol." dedi.
Abim Umut yaklaşık üç yıldır bir kitap üzerinde çalışıyor. Yazacağı bu kitabın tamamen hayatını değiştireceğini söyler dururdu hep. Yazmaya daha çok vakit ayırmak için işini bile bırakmıştı. Son buluşmamızdaki kavganın nedeni de işte buydu. Yine kitabıyla ilgili konuşmaya başlamış ve ben daha fazla dayanamamıştım. Bu saçmalığı kesmesini ve artık doğru düzgün bir hayat yaşamasını bir iş bulmasını söylemiştim. O ise bu söylediklerime çok kırılmış ve karşı atağa geçerek benden daha yüksek ses tonuyla konuşarak kendini savunmaya çalışmıştı. Konuşmasını bitirmesine bile izin vermeden ayrılmıştım yanından. Son görüşmemiz buydu. Ama şimdi sanki hiç kavga etmemişiz gibi buluşmak istiyordu.
İsteksizce de olsa pantolonumu ve gömleğimi giydim. Komodinin üzerinde ki BMW aracımın anahtarını aldım ve dışarı çıktım. Göztepe de oturuyordum ve Alsancak'a doğru yola koyuldum. Aracı uygun bir yere park ettim ve 645'e doğru yürümeye başladım. Mekana vardığım da Umut barın orda oturuyor  bira ve sigara içiyordu. İlk başta tanıyamamıştım çünkü altı aydır saç yada sakal tıraşı olmamış gibiydi. Yanındaki tabureye oturup "Naber?" dedim. "İyi iyi süper. Senden naber?" dedi. "İyi bende." diyerek karşılık verdim.
- Hala avukatlık işlerine devam mı?
- Evet bildiğin gibi. Ee konu ne?
-Hadi ama altı aydır konuşmuyoruz diye bu kadar soğuk olmana gerek yok. Sana bomba gibi bir haberim var.
- Dinliyorum.
- Kitap bitti.
Aslında bu duruma sevinmem lazımdı. Sonun da bu zırvalık bitmişti ve tekrar hayatına dönebilirdi. Hiç cevap vermeden boş boş yüzüne bakıyordum. Eskisinden daha fazla sigara içiyordu. Arka arkaya yakıyordu resmen sigaraları.
- En son ne zaman tıraş oldun sen?
- Cidden mi? Kitap bitti diyorum Cenk bu mu yani verdiğin tepki?
- Ne diyeyim kitapla bozmuştun kafayı yıllardır. Kaç sene oldu iki mi üç mü? Yıllardır doğru düzgün evden çıkmıyorsun. Bu kitap işi bittiyse artık normal hayatına dönebilirsin belki.
- Ben normalim zaten. Hata bende ki ilk seni arayıp sana haber veriyorum.
- Başka arayacak birilerin var mı ki? Bütün arkadaşlarını uzaklaştırdın kendinden.
- Öyle gerekliydi öyle yaptım. Neyse ne. Kitabı görmek ister misin?
- Yanında mı?
- Yok evde bıraktım. Ne olur ne olmaz başına bir iş gelmesin. Gel gidelim göstereyim sana.
- Bunu bugün yapmak zorunda mıyız?
- Hadi ama abinim ben senin. Sözümü dinle.
- Tamam ama araba da sigara içmek yok.
- Hiç sorun değil.

Hesabı ödedim ve mekandan çıktık. Çocuk gibi heyecanlıydı Yazdığı bir metinden değil de sanki çocuğundan bahsediyor gibiydi. Anlam veremiyordum. Belki de yazmayı sevmediğim içindir. Umarım üç yılını çöpe attığına değer diye düşünüyordum onun evine doğru giderken. Evin sokağına girdiğimiz de büyük bir kalabalık vardı. Bir sürü de alev.
Arabadan ,inip kalabalığı yararak ilerlemeye başladık. Alevler Umut'un apartmanından geliyordu. Onunki dahil üç daire tamamen alevlere teslim olmuş durumdaydı. İtfaiye hortumlarla yangını söndürmeye çalışıyordu. Alevleri izlerken bir ara Umut'a baktım ama yanımda değildi. Etrafıma bakınırken evinin karşısındaki kaldırıma oturmuş sigara içerken gördüm onu. Alevleri izliyordu. Gözleri dolmuştu. Yıllardır uğraştığı gece gündüz emek harcadığı çalışmasını alevler almıştı. Hemde geri vermemek üzere.
İtfaiye yangını söndürüp kalabalık dağılana kadar orada oturduk tek kelime etmeden. Kül olmuş evine bakıyorduk artık Umut'un. Sigara üstüne sigara yakıyordu. Son bir gayretle tebessüm etti ve "Büyük ihtimal hiç satılmazdı zaten." dedi. Tebessüm ederek karşılık verdim. Elimi omzuna koyup "Hadi kalk bize gidelim. Misafir odam hala boş." dedim. "Zaten senin neden misafir odan var ki?" dedi. "Bilmiyorum." dedim. Kalktık ve uzaklaştık oradan.

Hiç yorum yok: