Kaç yıl oldu bilmiyorum. İşin aslı çok bilmekte istemiyorum. Yirmi sekizinci yaş günümdü. Sırt çantamı aldım ve çalıştığım işten ayrıldım. İşten çıkar çıkmaz gördüğüm ilk telefoncuya girip telefonumu elden çıkardım. Kimseyle konuşmak yada görüşmek istemiyordum. Aldığım en radikal karardı bu. En radikal ikinci kararım ise üniversiteyi üçüncü sınıfın ikinci yarı yılında bırakmaktı sanırım.
Aslında tam olarak kimden yada neyden kaçmak istemiştim bilmiyorum. Belki de bilmek istemiyordum. Yıllarca okudum yıllarca çalıştım. Çalışırken fark ettiğim şey aldığım paranın hiçbir işe yaramıyor oluşuydu. İstediklerimi alamıyordum, istediklerimi yapamıyordum. Sadece faturalarımı ödüyor anneme para gönderiyordum. Yıllardır istediğim kamerayı bile alamamıştım. Ayın ortasına kadar bile idare edemiyordu beni aldığım maaş. O gün maaşımı aldım ve hiçbir faturamı ödemedim, anneme para göndermedim. Arayıp sormasınlar diye telefonumu bile elden çıkardım. Bilgisayarımı da satardım aslında ama yazmayı seviyordum onunla.
Yıllarca ailemden kimseyle görüşmedim. Sırtımda çantamla otostop çekerek tüm ülkeyi dolaştım. Sokaklarda yattım, aç kaldım. Ailem nerede olduğumu yada ne yaptığımı bilmiyordu. Aynı şekilde bende onların ne yaptığını bilmiyordum. Onca yıl haber alamadıktan sonra ölü olduğumu düşünürler diyordum kendi kendime. Bilmiyorum belki de tahmin ettiğim kadar uzun zaman geçmemiştir aradan.
Ailenin insanın sırtında bir yük olduğunu söyler dururdum son çalıştığım yerdeki bir kadına. Saçmaladığımı düşünürdü. Ama ailesi yüzünden yıllardır evlenememiş kendi hayatını kuramamıştı bu kadın. Hala anne ve babasına bakıyor onlara aldığı evin taksitlerini ödediği için kendine vakit ayıramıyordu. Yine de benim kurduğum cümlenin saçma olduğunu söylerdi.
Kendimi hiçbir yere ait hissedemiyordum. Annemin yanına gittiğimde oraya ait değil gibiydim. Faturalarını ben ödüyordum o evin ama kendimi oraya ait hissedemiyordum. Babamın yanında da o aidiyet duygusunu hissedemiyordum. Kardeşim ise tek sıkıntı yaşayan insanın kendisi olduğunu düşünüyordu. Saçma sapan dertleri vardı. Saçının rüzgarda dağılması yada saç spreyinin bitmesi gibi çok çok büyük dertleri vardı kendisinin.
Özlediğim bir şeyler var mı emin değilim. Bir şeye özlem duymayalı ne kadar uzun zaman oldu onu da hatırlamıyorum. Bir şeye yada birine sevgi duyuyor muyum? İçimde birilerine verebileceğim sevgi kaldı mı? İçimde bir sevgi kalmadığı için mi bıraktım her şeyi geride?
Her şeyi bıraktım bir tek yazmayı bırakamadım hayatımda. Çokta iyi yazdığım için değil sadece yazmak beni rahatlattığı için. Kimi psikologa gider, kimi yemek yer, kimi ağlar bense yazıyorum. Birileri okusun diye de değil öyle yazmak için yazıyorum sadece. Yazamadığım zamanlar nefret ettiğim kendimden daha çok nefret ediyorum. Her şeyi geri de bırakmış olsam bile yazmak fikri bir nebze de olsa rahatlatıyor beni.
Baudelaire'ın dediği gibi; Her nerede değilsem, orada mutlu olacakmışım gibi . . .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder