8 Nisan 2014 Salı

Yazmamın Kısa Tarihi




Yazmaya şiir yazarak başladım. 2. sınıftaydım yazma yeteneğimi farkettiğim de. Tabi o dönemler aşkla ilgili pek bir tecrübem olmadığı için Kızılay Haftası, Yerli Malı Haftası gibi ilkokul da ki önemli günler ve haftalarla ilgili şiirler yazıyordum. Sanırım bunları yazmamda okul kitaplarında ki o salak önemli günler ve haftalar şiirlerinin yer almasının etkisi vardı.

İlkokul yıllarım da hep şiirler yazdım. Herkes beğenirdi şiirlerimi. Bir tek ben beğenmezdim. O dönemler bir şiir kitabı çıkarıp "ülkenin en genç şairi" olmak gibi bir hayalim vardı. Ama tabi ki olmadı.6. sınıftan sonra aşk şiirleri yazmaya başladım. Aşk açısından en büyük hayal kırıklığımı 8. sınıfta yaşadım. Derya adında bir kıza aşık olmuştum. Hayatımda ki her şey Derya olmuştu. Yazdığım tüm şiirler onun içindi. Bir gün bir tanesini ona verdim ve okumadan buruşturup çöpe attı. Buruşturup çöpe attığının şiirim değil de kabim olduğunu hissettim o an. Kimseye sevmeyeceğime dair yemin ettim kendime.

Lise 1 de yine aşk şiirleri yazmaya devam ettim. Lise 2 den sonra ise şiirlerim daha çok siyasi olmuştu. Haksızlığa göz yumulmasına dayanamıyordum ve bunu şiir yazarak ifade ediyordum. Hatta o şiirlerimle bir yarışmaya katıldım. Fransa'ya, Amerika'ya giydirdiğim ağır şiirlerimi yolladım. Sonuçta yarışmayı ben kazanamadım ama kazananın Amerikan Kolejinden çıkması da çok manidar oldu benim için.

Tiyatroya merak sardım sonraları. Oynadığımız oyunlara ufak tefek eklemeler yapmaya başladım. Bir süreden sonra tamamen bana ait olan basit çocuk oyunları yazdım. Ama sıkıldım ondan da. Çocuk oyunu çok basitti ve herkes yazabilirdi. Zaten bana kalırsa herkes yazabilir yazman çok büyük bir yetenek işi değildir. Herkesin hayal dünyası vardır muhakkak. Kiminin ki karanlık kırmızı gözlü yaratıklarla doluyken bazılarının ki ise cıvıl cıvıl renkli kuşların öttüğü rengarenk gökkuşaklarının olduğu evrenlerdir.

Birara yazmayı bıraktım. Hatta lisede ki 3 yıllık sevgilime bir adet şiir bile yazamadım yada yazmak istemedim. Sanırım onun devamlı benimle olacağını ve zamanımın çok bol olduğunu düşündüm ama yanılmışım. Sonuç olarak gitmişti ve ben ona bir adet şiir bile yazamamıştım.
Üniversiteye geldiğim de ise artık şiir yazmayı tamamen bırakmış deneme, hikaye tarzı yazılar yazmaya başladım. Tabi arada canım isterse. Yazamadığımdan değil sadece yazmaya üşeniyordum o dönem.

Kağıtlar yetmemeye başlayınca bir internet sitesi kurdum ve yazdıklarımı orada yayınlamaya başladım. İlk başlarda pek ziyaretçim olmasa da yıllar geçtikçe ziyaretçi sayımda çoğalmaya başladı. Yazdığım her yazıyı her sosyal medya ortamın da paylaşıyordum.

Her şey güzel giderken aniden dedemi kaybettim. Benim için ölümsüz olan dedem birden ölmüştü. İlk gün hiçbir şey anlamadım. Ertesi gün cenazesinde onu gerçekten kaybettiğimin farkına vardım. Hiçbir şey yazamadım aylarca. Yazmak istiyordum ama yazamıyordum. Dedemi anlatmak istiyordum ama yapamıyordum. Uzun süre hiçbir şey yazamadıktan sonra bir gün aniden tekrar yazmaya başladım.

Daha sonraları ise kısa film senaryoları yazdım. Bazılarını filme çektim bazıları kağıt üzerinde kaldı öylece.

Sonra da yazdım hep. Yazdım çünkü yazmasaydım kafayı yiyebilirdim. Delirmemek için yazdım. Şeytanlarımı yazılarıma sakladım. Bu sayede hep iyi kaldım.

Hiç yorum yok: