30 Nisan 2014 Çarşamba

İyiy(d)im!



Ben hep iyi bir insan olmaya çalıştım ama fırsat vermediler. İyiliğimi hep kendi amaçları için kullandılar. Ben de vazgeçtim iyi olmaktan. İşte bu yüzden öldürdüm bütün o kızları. Sırf iyi olmama izin vermedikleri için!

29 Nisan 2014 Salı

Bir Kitap Yazdım ve Hayatım Değişti




İlk kitabımı yayınlamamın üzerinden 2 yıl geçmişti. 3 baskı yapmış toplamda 4.000 adet satmıştı. Yayınevi 4. baskının da yayınlanacağını söylüyorlardı ve bu sefer 10.000 adet basılacaktı. İlk baskının parasını denkleştirebilmek 1 yıl geceli gündüzlü çalışmıştım. Ama sonunda parayı biriktirip kitabımı bastırdım. İlk kopyayı elime aldığımda yaşadığım mutluluğu tarif edebilecek bir kelime yok koca evrende.

Bir iki ufak çaplı tv programına bile çıkmıştım. Deli gibi mutluydum. 6 ayda bir kitaptan kazandığım para hesabıma yatıyordu. Gerçi para umurumda değildi. Ben bir kitap çıkartmıştım ve o kitabı insanlar okuyordu. İşte bunun hazzını hiçbir şeye değişmezdim.

Nihayet mutlu olmuştum şu hayatta. Bana o kadar uzaktı ki mutluluk, bir kitapla yakalamıştım onu sanki. Mutluluk denen şey o kadar da uzak değildi demek ki bana. Bir kitap yazmıştım ve hayatım değişmişti.

Yani öyle sanmıştım. Bir süre sonra her şey yine eski sıradanlığına döndü. Yine hiçbir şeyden tat alamayan devamlı mutsuz ben olmuştum. Belki yeni bir kitap yazarsam yine mutlu olurum dedim kendime. Ama yazamıyordum. Tek bir kelime bile çıkmıyordu kalemimden. Her gün masamın başına oturuyor, kalemimi elime alıyordum ve saatlerce öyle duruyordum. Deli gibi yazmak isteyip yazamıyordum. Hayatımın anlamını yitirmiş gibiydim. Yazamamak benim için ölüm demekti.

Kitap çıkarmak belki de sandığım kadar iyi değildi. Yazdıklarımı o kadar insanla paylaşmak belki de benim yazma yeteneğimi köreltmişti. Yeniden yazabilmek için deli gibi okumaya başlamıştım. Her gün bir kitap bitiriyordum. Ama hiçbir değişiklik yoktu, hala yazamıyordum.

Tam 2 yıl 3 ay 18 gün hiçbir şey yazamadım.Sonra birden her şeyden ümidimi kestiğim bir anda yeniden yazdım. Onca yılın ardından yeniden yazabilmiştim nihayet. Bir daha asla kitap çıkartmadım hatta bunu aklımın ucundan bile geçirmedim. Kitap çıkartmak kendime yapabileceğim en büyük kötülüktü. Ben de bu kötülüğü kendime tekrar yapmamak için yemin ettim.

15 Nisan 2014 Salı

Bir Bank Öyküsü




Öykü ve Murat yanyana oturuyorlardı Karşıyaka Sahilindeki bir bankta. İki arkadaştı. İlk zamanlar sevgili olmaya çalışmışlardı ama Murat'ın o işleri pek becerememesi üzerine arkadaş olarak kalmışlardı. Arada buluşur bir cafede oturup sohbet ederlerdi. Sohbetler genellikle Murat'ın sorumsuzluğuyla ilgili olurdu. "SANA NE BE KIZIM?" diye bağırmak isterdi Murat her zaman ama yapamazdı. Sessiz bir mizaca sahipti. Konuşmayı fazla sevmezdi. Konuşmak istediği zamanlarda ise Öykü konuşmazdı. Öykü, Murat'ın onu anlamadığı düşünürdü böyle zamanlarda. Bunu Murat'a da söylerdi. Murat "Anlat o zaman." derdi ama Öykü bunu Murat'ın bulmasını isterdi. Murat ise öfkelenirdi "EVİMDE SİHİRLİ BİR KÜRE YOK. BANA NE OLDUĞUNU ANLATMADAN BENİM BULMAMI İSTİYORSUN VE SONUNDA YİNE BANA KIZIYORSUN. BANA SORU SORUYORSUN CEVAP VERİYORUM YİNE KIZIYORSUN. BENİ SEVMİYORSUN YİNE BANA KIZIYORSUN" diye bağırırdı içinden. Hep içine attı ama hiç dile getiremedi bunları.

Murat o günde öfkeliydi ama öfkesini gizlemeye çalışıyordu. Uzun bir süre sessizce oturdular bankta. Denizi seyrettiler. Serin bir mayıs günü vakit öğleden sonraydı. Öykü'nün üzerinde Converse model ayakkabı, altında buz mavisi bir kot ve üzerinde kırmızı bir hırka vardı. Murat:

-Neden Öykü? Yani neden hep böyle oluyor? Niye hep ben görüşelim demek zorundayım? Niye hep ilk adımı ben atmak zorundayım? Zorla yaptırıyormuş gibi hissediyorum kendimi. Ama bunları yapmayınca da sitem ediyorsun. Ne yapmalıyım ben? Olay sevmek yada sevmemek olayı da değil ki artık. Bu başka bir şey. Ben bir isim koyamıyorum sen yardımcı ol bana o zaman.

-Çok mutsuzsun ve bu beni deli ediyor. Umutsuz olmana bu kadar sorumsuz olmana katlanamıyorum.

-Konumuz o değil ki, neden konu hep oraya geliyor? Mutsuz olmamdan sana ne. Ben seninle konuşurken mutsuz değilim. En azından konuşmalarımızın başında mutsuz başlamıyorum. Ama öyle laflar ediyorsun ki, paramparça ediyor insanı. Bir insanı sözlerinle rahatlıkla nakavt edebilirsin.

-Değer verdiğim insanları kendine getirmeye çalışıyorum ben sadece. Kimseyi kırmaktan zevk almıyorum bende.

-Ama kırıyorsun. En ufak en saçma şey de bile kırabiliyorsun hemde. Beni sevmediğini söyledin tamam dedim kimseyi buna zorlayamam sonuçta. Ama arkadaşlığımı sevdiğini söyledin arkadaş kaldık bizde. Ben sana bir derdimi anlatmıyorum, hüznümü paylaşmıyorum ama sen beni mutsuz olmakla suçlayıp duruyorsun. Bu çok saçma.

Murat bu kelimelerin hiçbirini söyleyemedi. Yine sustu. İkisi de sustu ve denize baktılar sadece. "Üşüdüysen kalkalım?" dedi Murat. "Olur." dedi Öykü. İkisi de kalkıp gittiler. Hiç konuşmadan bir gün daha geçirdiler.

8 Nisan 2014 Salı

Yazmamın Kısa Tarihi




Yazmaya şiir yazarak başladım. 2. sınıftaydım yazma yeteneğimi farkettiğim de. Tabi o dönemler aşkla ilgili pek bir tecrübem olmadığı için Kızılay Haftası, Yerli Malı Haftası gibi ilkokul da ki önemli günler ve haftalarla ilgili şiirler yazıyordum. Sanırım bunları yazmamda okul kitaplarında ki o salak önemli günler ve haftalar şiirlerinin yer almasının etkisi vardı.

İlkokul yıllarım da hep şiirler yazdım. Herkes beğenirdi şiirlerimi. Bir tek ben beğenmezdim. O dönemler bir şiir kitabı çıkarıp "ülkenin en genç şairi" olmak gibi bir hayalim vardı. Ama tabi ki olmadı.6. sınıftan sonra aşk şiirleri yazmaya başladım. Aşk açısından en büyük hayal kırıklığımı 8. sınıfta yaşadım. Derya adında bir kıza aşık olmuştum. Hayatımda ki her şey Derya olmuştu. Yazdığım tüm şiirler onun içindi. Bir gün bir tanesini ona verdim ve okumadan buruşturup çöpe attı. Buruşturup çöpe attığının şiirim değil de kabim olduğunu hissettim o an. Kimseye sevmeyeceğime dair yemin ettim kendime.

Lise 1 de yine aşk şiirleri yazmaya devam ettim. Lise 2 den sonra ise şiirlerim daha çok siyasi olmuştu. Haksızlığa göz yumulmasına dayanamıyordum ve bunu şiir yazarak ifade ediyordum. Hatta o şiirlerimle bir yarışmaya katıldım. Fransa'ya, Amerika'ya giydirdiğim ağır şiirlerimi yolladım. Sonuçta yarışmayı ben kazanamadım ama kazananın Amerikan Kolejinden çıkması da çok manidar oldu benim için.

Tiyatroya merak sardım sonraları. Oynadığımız oyunlara ufak tefek eklemeler yapmaya başladım. Bir süreden sonra tamamen bana ait olan basit çocuk oyunları yazdım. Ama sıkıldım ondan da. Çocuk oyunu çok basitti ve herkes yazabilirdi. Zaten bana kalırsa herkes yazabilir yazman çok büyük bir yetenek işi değildir. Herkesin hayal dünyası vardır muhakkak. Kiminin ki karanlık kırmızı gözlü yaratıklarla doluyken bazılarının ki ise cıvıl cıvıl renkli kuşların öttüğü rengarenk gökkuşaklarının olduğu evrenlerdir.

Birara yazmayı bıraktım. Hatta lisede ki 3 yıllık sevgilime bir adet şiir bile yazamadım yada yazmak istemedim. Sanırım onun devamlı benimle olacağını ve zamanımın çok bol olduğunu düşündüm ama yanılmışım. Sonuç olarak gitmişti ve ben ona bir adet şiir bile yazamamıştım.
Üniversiteye geldiğim de ise artık şiir yazmayı tamamen bırakmış deneme, hikaye tarzı yazılar yazmaya başladım. Tabi arada canım isterse. Yazamadığımdan değil sadece yazmaya üşeniyordum o dönem.

Kağıtlar yetmemeye başlayınca bir internet sitesi kurdum ve yazdıklarımı orada yayınlamaya başladım. İlk başlarda pek ziyaretçim olmasa da yıllar geçtikçe ziyaretçi sayımda çoğalmaya başladı. Yazdığım her yazıyı her sosyal medya ortamın da paylaşıyordum.

Her şey güzel giderken aniden dedemi kaybettim. Benim için ölümsüz olan dedem birden ölmüştü. İlk gün hiçbir şey anlamadım. Ertesi gün cenazesinde onu gerçekten kaybettiğimin farkına vardım. Hiçbir şey yazamadım aylarca. Yazmak istiyordum ama yazamıyordum. Dedemi anlatmak istiyordum ama yapamıyordum. Uzun süre hiçbir şey yazamadıktan sonra bir gün aniden tekrar yazmaya başladım.

Daha sonraları ise kısa film senaryoları yazdım. Bazılarını filme çektim bazıları kağıt üzerinde kaldı öylece.

Sonra da yazdım hep. Yazdım çünkü yazmasaydım kafayı yiyebilirdim. Delirmemek için yazdım. Şeytanlarımı yazılarıma sakladım. Bu sayede hep iyi kaldım.