23 Şubat 2012 Perşembe

. . .



Bugün burada bir hikaye anlatmayacağım. Yada bu yazdığım yazıyı facebook, twitter gibi yerlerde yayınlamayacağım. Bunu yazıyorum çünkü rahatlamam lazım. Ya rahatlamalıyım yada ölmeli. Her ikisi de olabilir. Hayatım boyunca beceriksiz oldum hep. Hiçbir şey de başarılı olamadım. Okulumu bitiremedim, kitap çıkaramadım, hiç bir gazetede işe başlayamadım, film çekemedim, ilişkim de başarılı olamadım.
Şu anda yazdıklarım tükenmiş bir adamın son sözleri olabilir yada hayata tekrar tutunma isteği. İkinci seçeneğin olduğuna pek ihtimal vermiyorum. Çoğu zaman ölmek istedim ama beceremedim. Korktum mu ölmekten? Bilmiyorum. Hem ne değişir ki. İşte hala hayattayım ve yaşıyorum. Her geçen gün yeni bir başarısızlık yeni bir mutsuzluk ekleniyor hayatıma. Herkes hayatına devam ederken ben olduğum yerde kaldım. İlerleyemedim hiç. Mutlu olamadım. İstediğim hayatı yaşayamadım. Gideceğim yolu başkaları çizdi hep. İtiraz edemedim. Hoş itiraz etsem de pek umursayan olmayacaktı.
Kamerası olmadığı için film çekemeyen, yeteneksiz olduğu için okulunu bitiremeyen ve nedeni hala bilinmediği için ilişkisini yürütemeyen bir ben. "Hayatım bir film olsa ya yarısında sinemayı terk ederdim yada uyuya kalırdım." hangi film olduğunu bilmiyorum ama bir filmde duymuştum. Çok farklı olmazdı hayatımın çekileceği bir film. Hoş niçin benim hayatım film olacaksa.
Madem beceriksizdim bu kadar, yalnız kalayım dedim. Kimse etrafımda olmasın istedim. Kalabalıklar içinde yalnız kalmayı seçtim bir ergen gibi. Yıllarca üzgün olduğunu söyleyen kız arkadaşımın aslında üzgün olmadığını fark ettim bu gece. O mutluydu yeni bir ilişkisi vardı ben ise acı çekiyordum. Aradan yıllar geçmesine rağmen. O da acı çektiğimi görüp bana acımıştı. Acınacak haldeydim. Aslında üzgün değildi sadece birazcık vicdan azabı çekiyordu sanırım. Eğer mutlu olduğunu öğrenseydim asla vermezdim ona bu blogun adresini. Çünkü bu yazdığımı da okuyabilir. İtiraz edebilir. Aslında öyle değil diyebilir. Çokta bir önemi kalmamış. Aşk acısının bilimsel olarak 1.5 yıl sürdüğünü savunduğunda anlamalıydım aslında. Yada anladım ama anlamamış gibi yaptım.
Fonda  Lana Del Rey - Born To Die parçası çalarken bu zırvalıkları yazıyorum. Şarkıda da dediği gibi All my heart, it breaks every step that I take (Tüm kalbim her attığım adımda kırılıyor.
Bu hayata ne için devam ediyorum bilmiyorum. Okunmayan bir blogun yazarıyım. Filme çekilmeyi bekleyen ama asla çekilemeyen onlarca senaryosu olan bir senaristim. Okulunu bitirememiş tembel bir öğrenciyim. Bir ilişkiyi bile yürütemeyecek bir geri zekalıyım. Nefes alan bir ölüyüm.
İçimde kocaman bir boşluk var. Hiç bir şeyle dolmayan. İçten içe öldüğümü hissediyorum. Ne acıdır ki gerçek hayatta ölemiyorum...

Hiç yorum yok: