Uzun ve yorucu bir gün geçirmişti iş yerinde. Eve geldiğinde ayakta duracak hali kalmamıştı. Anahtarıyla ağır ağır kapısını açtı. İçeri girip ayakkabılarını çıkardı. Ayaklarını sürükleyerek odasına gitti. Paltosunu çıkardı ve yatağının üzerine attı. Bir süre boş boş yatağına baktı. Sonra oturdu yatağının ucuna. Hiçbir şey yapmadan bekledi o karanlıkta dakikalarca. Sonra bilgisayarını açtı ve çok kısa bir şeyler yazdı. Yine ayaklarını sürükleyerek banyoya gitti. Küvetin giderini kapattı ve çeşmeyi açtı. İstediği sıcaklığı ayarlayıp mutfağa gitti. Dolabı açtı ve hiçbir şey yapmadan anlamsız bir şekilde baktı dolabının içine. Dolabının kapısını kapatıp raftan bir bardak aldı. Damacanadan su doldurdu ve yavaş yavaş içmeye başladı.
Banyonun kapısının önünde kıyafetlerini çıkardı. Yanına havlu almadı onun yerine bir adet sigara, çakmak ve jilet aldı. Küvet yarısına kadar dolmuştu, suyu kapattı. Yavaşça küvete yerleşti. Hiç acelesi yok gibiydi. Sanki bütün zamanlar kendisine aitmiş gibi davranıyordu.
Kafasını arkaya atmış gözleri kapalı bekliyordu suyun içinde. Sanki hayatını değiştirecek o mucizevi anın gelmesini bekler gibiydi. Fakat hiçbir şey olmadı. O mucizevi an bu an değildi. Tek sıkıntı o mucizevi ana şu an ihtiyacı olmasıydı. Ya şimdi ya hiç.
Hiçbir şey olmayacağını anladığı an gözlerini birden açtı. Sağında duran jileti aldı ve sol bileğine götürdü. Eli titriyordu. Bunu ne kadar yapmak istese de bir yanı hala hayatta kalmak istiyordu çünkü. Hayatta kalmak isteyen yanını susturdu ve sol bileğine diklemesine derin bir kesik attı. Canı çok yanmıştı ama durmadı. Bu sefer jileti sol eline alıp sağ bileğini aynı şekilde kesti. Sonra jileti yere bıraktı. Bileğinden kanlar akarken sağ tarafında duran sigarasını aldı ve çakmağıyla onu yaktı. Derin bir nefes çekti içine. Küvetteki o berrak suyun hızlıca kırmızı rengi almasını izledi. Sigaranın yarısına geldiğinde sanki küvette sadece kan varmış gibiydi. Kıpkırmızı kanın içinde uzanıyordu.Sigarayı artık parmakları tutamıyordu. Son bir nefes aldı sigarasından ve sigarayı kanlı suyun içine tükürdü.
Uykusu gelmişti. Göz kapakları ağırlaşıyordu. Gözlerini açık tutmakta zorlanıyordu. Aklına "Bilek kesmek hikaye sen hiç hayallerini kestin m?" diyen kişi geldi. Hayallerini kesmeye gerçekten hiç benzemiyordu bu bilek kesme işi. Hayalini kesip yola başka bir hayalle devam edebilirdin ama bilek kesmek işin sonuydu. Bu saatten sonra bir devam yoktu. Nefes alışverişi iyice zayıfladı, gözleri kapanmak üzereydi. Son bir kez daha baktı kanlı suya, hafif bir tebessüm yerleşti suratına. Daha fazla açık tutamadı gözlerini. Gözleri kapandı, solunumu durdu, kalbi durdu.
Son gördüğü kendi kanıyla boyadığı suyuydu. Bilgisayarında ise bir Word sayfası açıktı. Sadece iki kelime yazılıydı sayfada. Veda mektubu sadece iki kelime olmuştu. Hayattayken çok konuşmayı sevmediği gibi ölürken bile konuşmamıştı. Sayfada yazılı olan iki kelime şöyleydi;
PES EDİYORUM.
2 yorum:
Hastayız biz moruk tedavi olmamız lazım.
Bir bok olmaz bizden.
Yorum Gönder