26 Ekim 2015 Pazartesi

Merhumu Nasıl Bilirdiniz?



Bir akşam üstüydü öldüğümde. Aylardan şubattı. Hava buz gibiydi ve yağmur yağıyordu. Ölmek için daha güzel bir gün olamazdı. Bu güzel günü değerlendirmek istemiştim sadece. Kimseyi üzmek değildi niyetim aslında. Kimseyi de üzmedim zaten bilerek. Onlar üzülmesin diye kendimi üzüp parçaladım her seferinde.
En sevdiğim ama çok yıpranmasın diye fazla giymediğim tişörtümü ve deri montumu giydim üzerime. Zaten ölecektim yıpranması kimin umurundaydı ki. Bir kutu Xanax ve anti-depresan hapını aynı anda yutup dışarıya çıktım. Son bir defa hissetmek istiyordum soğuk havayı ve yağmuru. Kapıyı açıp dışarıya ilk adımımı attığım an sanki ilk defa yağmura çıkıyormuşum gibiydi. Çok güzeldi. O an hiç bitmesin istedim. Soğuk hava ve yağmur yüzüme vurdukça gülümsüyordum. Son dakikalarımın keyfini çıkarıyordum.
15 dakika için de yığılıp kalmıştım olduğum yere. Evden çokta uzaklaşamadığım için aileme hemen gitti haber. Gelen ambulans ile apar topar hastaneye kaldırıldım. Doktorlar midemi yıkadılar ama pekte bir işe yaramamıştı. Kalbim durdu. Geri döndürmek için şok cihazını üç defa kullandılar. Hiçbir işe yaramadı. Geri gelmedim elbette.
Ameliyathanenin önünde ağlayarak babama sarılmış annem ve kardeşim bekliyorlardı. Herkes ağlıyordu. Ameliyathanenin kapısı açılıp doktor içeriden çıkınca hepsi birden ona doğru hücum etti. Doktorun yüzünde hastayı kaybettik ifadesi vardı. Sanırım tıp okulunda öğretiyorlar bu ifadeyi. "Maalesef kurtaramadık. Başınız sağolsun." dedi ve arkasını dönüp gitti. Annem tek kelime söyleyemedi hıçkırmaktan. Sonra da bayıldı zaten. Kardeşim koşarak çıktı hastaneden. Bacakları acıdan yanana kadar koştu.
Saat gece yarısına gelmek üzereydi. Annem gözünü hastane odasın da açtı. Daha doğrusu açmak istemedi. Yaşananların kötü bir rüya olduğunu düşünmek istiyordu. Ama öyle değildi. Etrafına bakındı. Akşamdan beri uyumayan babam gözleri kan çanağına dönmüş bir şekilde oturmaktaydı sandalyede. İkisi de bir şey söylemedi. Annem elleriyle yüzünü kapatıp ağlamaya başladı.
Babam "Haber vermemiz lazım. Yarın öğlen..." devamını getiremedi. Annem daha sesli ağlamaya başladı. Babam sandalyeden kalktı ve anneme sarıldı. Kimse bir şey söyleyemiyordu. Söylenecek pek bir şeyde yoktu zaten. Kardeşim ise eve gitmiş benim odama girmiş orada ağlıyordu. Yağmurdan ıslanmıştı. Anneme bir sakinleştirici daha yaptı hemşire. Babam da telefonu alıp odadan çıktı. Akrabalara haber vermek için.
Cenazem öğlen namazından sonra olacaktı. Köyden akrabalarımız gelmişti. Bir sürü de tanımadığım insan. Annem teyzemle dayımın koluna girmiş o şekilde ayakta duruyordu. Camide tabutum musalla taşında dururken babam, kardeşim ve dedem tabutumun başındalardı. Kardeşim ve babam ağlamamak için zor tutuyorlardı kendilerini. Sonra dayım da geldi onların yanına. Gelenler "Başınız sağolsun" diyip hepsinin elini sıkıyordu. Sadece başlarını sallıyorlardı bizimkiler. Öğlen namazı için camiye girdi erkekler. Kardeşim girmedi. Tabutumun başında bekledi.
Namaz da sonra cenaze namazımı kılmak için tabutumun önünde saf tutuldu. İmam "Merhumu nasıl bilirdiniz?" diye sordu. Herkes iyi bilirdik dedi. "Madem bu çocuk bu kadar iyiydi o zaman niye intihar etti?" diye sormadı ama kimse. İmam "Hakkınızı helal ettiniz mi?" diye sordu üç defa. Helal etti herkes sağolsun.
Namazdan sonra babam, kardeşim, dayım ve dedem tabutumu omuzlayıp cenaze aracına götürdüler. Kardeşim ve dayım arkaya tabutun yanına oturdular. Mezarlığa geldi araç. Tabutumu aldılar araçtan Babam ve kardeşim öne geçtiler. Herkes tabutu taşıyordu sırayla. Kardeşim vermedi yerini kimseye. Mezarımın başına getirdiler tabutumu. 1.40 derinliğinde 2 metre uzunluğundaki boş mezarı kefene sarılı cansız bedenim dolduracak ve üstüme toprak atılacaktı. Babam girdi mezara. Tabuttan kefenli cansız bedenimi çıkartıp ona verdiler. Bırakmadı bir süre kucağında benim cesedimle mezarın için de öylece kaldı. Dedem babamın omzuna dokunup "Hadi oğlum." dedi. Babam isteksizce mezarın içine bıraktı beni. Kendisi çıktı mezardan.
Herkes birbirine bakıyordu sanki ilk toprağı kimin atacağına karar vermeye çalışıyorlardı. Dedem aldı küreği eline. Üstüme ilk toprağı atan o oldu. Sonra herkes toprak atmaya başladı. Kardeşim hariç. Sadece izledi defnedilişimi. Mezarımın üstü tamamen kapandıktan sonra dayım ordaki su satan çocuklardan su aldı. Mezarımın üstünü suladılar. Sonra imam son duasını etti benim için.
Herkes gitti sonra. Babam kardeşim dedem ve dayım kaldılar mezarımın başında. Kardeşim dizlerinin üzerine çöktü. O zamana kadar kendini tutan kardeşim orada bıraktı kendini ve mezarımın üstüne kapanarak ağlamaya başladı. Babam sakinleştirmeye çalışıyordu ama kendisi de ağlıyordu. Yaklaşık bir saat kadar daha kaldılar mezarımın başında. Sonra ise arkalarına baka baka gittiler oradan.
Gecenin karanlığıyla kalmıştım bir başıma . . .

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Sevgili arkadasim Ugur,su yazini okurken gercek anlamda o ani yasadim resmen gozlerimin onunde yasayan ama yasamina boylede guzel son veren bir hayalperest daha tanimiyorum .bu gercekten inanilmazdi yazilarinin devamini merakla bekliyorum unutma lutfen burdaki okurlarini ☺✌👌👏