Ne sevmesini biliyorum ben ne de vazgeçmesini. Öyle boktan bir durum benimkisi. Ne seni unutabildim aradan yıllar geçmesine rağmen, ne de başka birini sevmeyi becerebildim. Ne yapacağımı bilemedim hiç. Sigarayı bıraktıktan sonra elimi nereye koyacağımı bılememek gibi bu.
Sana yazdığım ve senin okumadığın daha doğrusu okumayacağın kim bilir kaçıncı yazım bu? Kendimi şikayet ediyorum sana bu sefer. Yanlışlarımı bir bir anlatmak isterdim sana ben. Ama yapamıyorum. Tüm yanlışlarımı biliyorum da kelimelere dökemiyorum. Gözlerinin içine bakıp konusamadığım gibi. Senin gıtmenle beraber düştüğüm o kara delikte dönmeye devam ediyorum. İşin kötü yanı bu kara delik o hep hayalini kurduğum paralel evrene açılan bir kapı değil.
Çok mu saçmalıyorum sence? Okumayacağını bildiğim için saçmalama hakkını kendim de buluyor olmam gayet doğal bence., Niye gittin diye soramadığım gibi geri dön de diyemiyorum sana. Konudan konuya atlıyorsam kusura bakma ne olur. Tabiatım böyle benim az çok biliyorsun.
Kimseye kimseden bahsetmiyorum artık. Geçte olsa öğrendim bunu geçtiğimiz bir iki gün içinde. Kötü bir deneyimdi. Eğer görseydin kendini niye bu hale soktun deyip kızabilirdin. Peki bana kızmaya hakkın var mı? Kendini tamamen ulaşılmaz yaptın. Ne bir telefon ne bir adres hiçbir şey yok seninle ilgili elimde. Bu sekilde konuşarak sanki sana kötü şeyler yapmışım gibi bir his uyanıyor ben de. Ama yapmadım ki. Sen de biliyorsun bunu hem de gayet iyi biliyorum. Umarım bir yerlerde mutlusundur. Hep iyi olmak ne kadar kötü. Kızamıyorum bile sana. Mutlu ol istiyorum sadece. Ben değilim ama sen mutlu ol yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder