27 Temmuz 2013 Cumartesi

İçeriden Notlar (No 1: Çıplak Gerçekler)



Birden durdu ve boşa çabaladığını fark etti. Kendisini şu an sevmeyen ve büyük ihtimalle ilerde de sevmeyecek bir kızın gönlünü kazanmak için uğraşıyordu. Kızı neden sevdiğini bilmiyordu ama zaten bunu bilseydi sevmesinin bir anlamı kalmazdı.
Anlamını yitirdi her şey birden sanki. Oturduğu yerden kalktı ve kitap yazmaya başladı. Gerçeklerle yüzleşmek bize saçma şeyler yaptırır bazen. Bazen kitap yazarsın, bazen şiir bazende açar televizyonu belgesel izlersin. Gerçekle yüzleşmenin etkileridir bunlar. Çıplak gerçekler saçmalatır her zaman.

25 Temmuz 2013 Perşembe

I Don't Wanna Die




Kanser olduğumu öğrendiğim de 21 yaşındaydım. Ailem yıkılmıştı resmen. Özellikle kardeşim. Devamlı ağlamaya başlamış resmen sulu göz olmuştu. Lise son sınıfa gidiyordu o zaman. Yaz ayında üniversite sınavına girecekti. Annem daha çok Kur'an okumaya ve daha çok namaz kılmaya başladı. Babam ise hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Hala işe gidiyor ve benimle kavga ediyordu.
Aslında bir bakıma iyi bile olmuştu bu hastalık benim için. 2 yıllık bir üniversiteyi bitirmiş ve 2 yıldır boşta geziyordum. Zaten bu dünyada hiçbir işe yaramıyormuş gibi hissediyordum. Anlaşılan gerçekten yaramıyormuşum. Yoksa bu kadar erken ölümcül bir hastalığı bana bulaştırmazdı Tanrı.
Kemoterapi yüzünden dökülmesindense kendi rızamla kesmeye karar verdim saçlarımı. Kontrolün hala bende olduğunu hissetmek istiyordum. Elime makinayı alıp saçlarımın hepsini kesmiştim. İlk defa kel kalıyordum ve kafam resmen parlıyordu.
Kemoterapi hiç bir işe yaramıyordu. Gün geçtikçe iyileşmiyor aksine kötüleşiyordum. Ağrılarım artıyordu. Ağrılarımın şiddetine 10 üzerinden 15 veriyordum. İşin tuhafı iyileşmediğim için üzülmüyordum aksine seviniyordum. Sanırım iyileşmek istemiyordum. Bu ağrılar, iğneler, bu acı ne kadar çabuk biterse o kadar iyi olacak gibiydi sanki.
Çok fazla kişiyle konuşmazdım o yüzden çok arkadaşım da yoktu. Hasta yatağımda yatarken odamın insanlarla dolu olacağını asla hayal etmedim o yüzden. Ama beklediğimden daha kalabalıktı. Bazı kişileri tanımıyordum bile. Ama beklediğim hep bir kişi vardı. Ama o kişi gelmiyordu. Hastalığımı öğrenmeden aylar önce tanıştığım dünyalar güzel bir kızdı. Adı Yosun'du. Annesi denizi çok sevdiği için kızına bu ismi koymuştu. Ona asla "seni seviyorum" diyememiştim. Ama bazıları benim gibi değildi ve bu cümleyi ona kurmuştu. Mutlu olabilmek için o çocuğun elinden tuttu. Söyleyemediğim için kendime kızsam da artık çok geçti. Zaten artık her hangi bir şeye kızacak gücüm de yoktu.
Hastalığımın ilerlediği zamanlardı. Doktorlar sadece daha az acı çekeyim diye ağrı kesici veriyordu. Birden hastanenin kapısında o belirdi. Bütün güzelliğiydi orda durmuş bana bakıyordu. Gözlerinde acıma vardı. Aylar sonra gelmişti işte. Başucunda oturan anneme bize biraz müsaade etmesini istedim. Kel kafamdan öpüp dışarı çıktı. Çıkarken eliyle Yosun'nun omzuna dokundu. Nedenini anlamadım hiç bir zaman. Yosun gelip başucumdaki koltuğa oturdu:
-Selam. dedi yüzündeki o güzel tebessümle. Dudaklarım öyle kurumuştu ki sesim doğru düzgün çıkmıyordu. "Selam" diyebildim kısık bir sesle.
-Nasılsın diye soracağım ama sanırım biraz saçma olacak.
-Bu soruyu sormayan ilk kişi olmuş olursun ve sana teşekkür ederim bende bu yüzden.
-Bana kızgın mısın?
-Ne için?
-Uzun süre uğramadığım için. Elif bahsetti çok beklemişsin beni.
-Hayır kızgın değilim. Sonuçta geldin burdasın.
-Ben inan gelmeyi çok istedim ama seni bu halde görmeye dayanabileceğimden pek emin değildim. Zamana ihtiyacım vardı.
-Önemli değil. Şu an burda olman önemli benim için.
-Tedavi işe yaramamış sanırım. Ben çok üzüldüm inan.
-Ben üzülmedim. Üzgün değilim hiç. Olması gereken buymuş demek ki.
-Bana neden söylemedin?
-Neyi?
-Beni sevdiğini. Bunu bilmem gerekirdi.
-Ben cesaretimi toplayamadım başka biri benden önce davrandı. Benim ne hissettiğimin bir önemi yok. Senin mutlu olman önemli.
-Mutlu falan değilim. Hissettiklerin önemliydi bana bunu söylemeliydin. Bana bunu söyleseydin yanında olabilirdim. Yanında olsaydım belki burayı bırakmak zorunda kalmazdın. Mutlu olurduk iyileşebilirdin.
Yosun'un gözleri doldu ve bir anda yaşlar akmaya başladı. Onu ilk defa ağlarken görüyordum. Zor da olsa elimi kaldırıp yanağındaki yaşları sildim "Ağlama" dedim. Elimi tuttu iki eliyle ve dizinin üzerine koydu ellerimizi.
-Keşke söyleyebilseydin. dedi. O zaman her şey çok daha farklı olurdu.
-Üzgünüm. Böyle olsun istememiştim.
-Gitmek zorunda mısın?
-Elimden bir şey gelmez bu sefer. Ama bende ölmek istemiyorum...
O gün saatlerce Yosun'la beraberdik. Akşam olunca evine gitti. O günden sonra her gün ziyaretime geldi.
Kardeşimin devamlı yanımdaydı. Okuldan çıkıp direkt hastaneye geliyordu. Ona her gün gelmesine gerek yok desem de beni dinlemiyordu. En çılgın yaşlarında seni alıkoyduğum için çok üzgünüm. Tüm dikkati üzerime topladığım için de üzgünüm.
23 Nisan gecesi annemle başbaşa kalmıştık hastanede. Ona üzülmemesini söylesem de beni pek dinleyecek gibi durmuyordu. Tüm gece ağladı başımda bana belli ettirmemeye çalışarak.
Hikayenin sonunun mutlu sonla biteceğini söylemeyi isterdim ama öyle olmadı. 24 Nisan sabahı  vefat etmiştim. O gün Yosun'un gelişini göremedim. Annemin cansız bedenime sarılıp ağladığını babamın ise ona teselli vermeye çalıştığını biliyorum. Kardeşimin bir köşede sessizce ağladığını biliyorum. Yosun'un çok üzüldüğünü biliyorum.
Kardeşim o yıl üniversiteyi kazanamadı. Hollywood filmlerin de evlatlarını kaybeden anne babalar gibi bizimkiler ayrılmadı. Birbirlerine daha da çok kenetlendiler. Cenazem çok kalabalıktı tanıdığım tanımadığım bir sürü insan vardı. Olanlara artık sadece uzaktan bakabiliyorum. Hiç bir şeye müdahale edemiyorum. Tekrar dünyaya geleceğimi bilsem hiçbir şey için beklemezdim bu sefer...