31 Aralık 2012 Pazartesi

Sessiz Ölüm



Dedem öldüğünde henüz 7 yaşındaydım. Olup bitenden habersizdim. Dedemin ne zaman hastalandığını ne zaman öldüğünü bile tam bilmiyordum. O gün, dedemin öldüğü gün evimizde hiç görmediğim kadar insan gördüm. Evimiz ilk defa bu kadar kalabalık olmuştu. Babam misafir iyidir derdi, ne kadar kalabalık olursak o kadar mutlu olurmuşuz. Ama o gün kimse mutlu değildi. Annem mutfakta anneannem ise salonda gelen misafirlerle beraber ağlıyordu. Dayım ve teyzem balkonda oturmuşlardı. Dayım ağlamıyordu ama çok üzgün görünüyordu. Annemi ise ilk defa bu kadar üzgün, ilk defa bu kadar çok ağlarken gördüm. Bana dedemin artık yanımızda olamayacağını söylediler. Çok saçma gelmişti yaşlı başlı adam nereye gidecekti ki, hiçbir şey anlamamıştım. Sonra babam beni yatak odasına çekti. O gün evin tek boş odası orasıydı. Yatağa oturdu beni karşısına alarak konuşmaya başladı:
-Bak evlat kimse bu dünyada sonsuza kadar hayat süremez. Bazı zamanlar gelir sevdiklerimizden ayrılmak zorunda kalırız. Yüce Allah sevdiklerimizi yanına almak ister. Özler çünkü O bizi. İşte dedeni de çok özlemiş Allah. Artık onu yanında görmek istiyormuş. O yüzden dedeni yanına almış.
-Ama geri gelcek değil mi?
-Allah sevdiği birini yanına alınca bir daha ondan ayrılmak istemez. O yüzden bırakmaz yanına aldığı kişiyi. Zaten kimsede ordan geri dönmek istemez.
-Yani dedem bir daha gelmeyecek mi?
-Üzgünüm oğlum gelmeyecek. Ama deden orda daha mutlu olacak. Bizi devamlı izleyebilecek ordan.
-Yani şu an bizi görebiliyor mu?
-Evet o bizi görebiliyor ama biz onu göremiyoruz.
-Ama ben dedemi görmek istiyorum. Onunla yine parka gitmek istiyorum.
Gözlerim dolmuştu. Babam kollarını açtı ve babama sarılıp ağlamaya başladım. Babam kucağında ağlayarak uyumuşum. Uyandığım da akşam olmuştu ev gündüz olduğu kadar kalabalık değildi. Gitmişti çoğu kişi anneannem, dayım ve teyzem kalmıştı geriye. Uykulu gözlerle salona gittim. Dayım beni kucağına aldı. Kimse konuşmuyordu sadece bir sessizlik vardı. Sessizlik bazen konuşurken anlatamadıklarımızı anlatır. Biliriz ki konuşmak sadece gürültüdür bazı zamanlar. İşte bu da o zamanlardan biriydi. Annem elimden tutup beni mutfağa götürdü yemek yedirmek için. Gözleri şişti her an ağlayabilirdim. Dedemin cenazesi için babamın yaptırdığı pideden verdi bana yanında ayran. Ama yiyemedim o günden sonra bir daha asla pide yiyemedim. Sanki ne zaman pide yersem dedem tekrar ölecekmiş gibi geldi bana.
Odama gidip Batman oyuncağımla oynamaya başladım. Sıkılmıştım sessizlikten. Çocuktum ben sessizlik bana göre değildi ki. O sessizliği bozarsam sanki domino taşları gibi her şey teker teker yıkılacaktı. Ben de hiçbir şey yıkılmasın diye odama çekildim.
İlk bir haftadan sonra her şey normale dönmeye başlıyor gibiydi. Yine televizyonda komedi filmleri izleniliyor gülünüp eğleniliyordu. Sanki herkes unutmuş gibiydi dedemin gittiğini. Onlar unutmuş gibi yapınca ben de unuttum yada unutmuş gibi yaptım. Ama dedem devamlı aklımdaydı. Unutamamıştım hiç, adı her geçtiğinde gözlerim dolmuştu ama saklamıştım. 7 yaşında da olsam erkek adamdım ben ağlamak yakışmazdı bize. 3 ay 5 ay derken dedem unutulmuştu tamamen. Sanki hiç olmamış gibiydi. Ölüm yıl dönümü ve bayramlar dışında kimse hatırlamıyordu. Sanki o zamanlarda Allah herkesin kafasına vuruyor ve öyle hatırlatıyordu bize dedemi. Dedemin gidişi bana tek bir şeyi öğretmişti. Dedem gittiyse herkes gidebilirdi demek ki.